30 Aralık 2011 Cuma

enjoy the ride

aşk da komik olabilsin istiyorum, oluyor..
hayat biraz daha romantik olsun istiyorum, oluyor..
toprak ıslak, deniz sakin olsun,
ateşler yansın, sobalar tütsün istiyorum.
bazen sesler yükselsin istiyorum,
sonra uzun uzun susalım ama.
müzik hiç durmasın istiyorum,
hisler karman çorman, deli bozuk, hırlı hırsız, ama hayat hep basit olsun..
uyanalım, beslenelim, gülelim ve sevişelim..
herşey komik olsun istiyorum, oluyor..

21 Eylül 2011 Çarşamba

güldüren harman..


güldüren harman saati, günlerden pazartesi, en sevdiğim gün. yeni başlangıçlar gibi, rutini bunca seven ben,, niye en sevdiğim gün pazartesi, oysa okulu da hiç sevmedim ben.

eylülün ikinci yarısı en güzel zaman değil mi? çayın daha tatlı gelmeye başladığı günler.
karanlık bir odada oturduğumuzu görüyorum. gökyüzü de karanlık. bir içim aydınlık zaten, ama öyle bir ışık ki içimdeki,
gümüşköyde 54 kilo 925 ayar gümüş gücündeyim
29 ışık yılı gücündeyim
8 ak sakallı dede parlaklığında, ömrüm boyu yaktığım, ve ömrüm sonrası yakacağım tüm mumların alevleri gibi titriyorum, salınıyorum, söner gibi olup yine parlıyorum.

saate bakıp 22.22, 01.01, 15.15i gördüğünde sevdiğinin onu düşündüğüne inananlardanım.

günbatımında yüzdüm biraz. 2 genç aşık birbirlerinin fotoğraflarını çekiyorlar, güneş bir profil fotoğrafı aşkına tupturuncu batıyor.

yüksek bir yerden denize atlarsam, mesela tavşan adasından, suya düşene kadar ki 1.5 saniyede herşeyden vazgeçiyorum, sevgi yok, aile, dostlar yok, para yok, evim, olmayacak.. karamsarlık öyle güçlü ki, o 1.5 saniyede yakar seni. suya düşüyorum, sönüyorum..

kırmızı battaniyenin altın yılı,
turuncu tulumun altın yılı,
mavi saten sabahlığın altın yılı,
hasır sepetin, yeşil eteğin..

şimdi o duşa girecek,
ben müziği değiştireceğim.
bazen (!) herkes kendi derdinde.

26 Ağustos 2011 Cuma

gazete yok! çünkü asansör yok! bir büyük şehir hikayesi..

Bir rüzgar esti. İstanbul'daydım. Çukurcuma, külünkoğlu apartmanı. 5 numara (5. kat, her katta 22 basamak, girişte de 2, toplam112.) aylardan ekim, hava serin.
güneş doğmuş. hala yataktayım. yanım boş, sevgilim yok. Aslı'nın mırıltısı geliyor mutfaktan. az sonra bana seslenecek 'hadi kuzum kahvaltıya'. sessizce oturacağız masada.
ben sofrayı toplarken, Aslı cam kenarına oturup sigarasını yakacak..
gazete yok! çünkü asansör yok!
evden çıkış o çıkış, tüm gün sokaktayız. aynı rüzgarı akşamüstü de duyuyorum.
ısınmak için kazak yerine bir şişe şarap alıyoruz.
müzik hiç susmuyor burda. sabaha karşı şarabın etkisi geçtiğinde yine aynı şehir kokan rüzgar odamda..
bazen köyümü özlüyordum, evet, sonra yine aslı'nın sesi; 'bu şarkıyı senin için çalıyorum'
öyle bir rüzgar işte..
kapıdaki seramik çiçek, babaannemin porselen çay takımı, turuncu mika tabaklar, mutfak binbir tane baharat şişesiyle bir cadının oyun odası gibi.
bu ışıklı evin ışıklı odaları var, beyaz yağlı boyalı ahşap yerleri, duvarlarında çiçekli elbiseleri, kapılarda rengarenk dua bayrakları, antika dolabın üzerinde dostların ve köyün fotoğrafları, camın önünde minik berjerleri ve yün sepeti var..
evin ruhu, o serin rüzgarla beraber bizi de alıyor, hem şükürler ediyoruz, hem dilekler diliyoruz..

hep ekim olsa,
hep yürüsek,
hep esse o rüzgar,
ve dalgalansa dua bayrakları..


21 Ağustos 2011 Pazar

tüm tanrılarım bir oldu..

yemyeşil bir gündü bugün,
hiç gözlerimi açmadım, telefonu açmadım, ellerimi kucağımda birleştirdim, varoluş sebebimi düşünmedim, sessizliğimle yandım bugün,
yemyeşildi bugün
ve yanınca çok güzel koktu, koptum,
zaman ve mekan bir oldu,
tüm tanrılarım bir oldu,
tüm sevdiklerim bir oldu,
ipin iki ucu da yandı, inceldiğim yerden koptum bugün..
şimdi bağlanıyorum tekrar, size soruyorum tüm tanrılarım, ne vakit dünyaya dönüyorum?
ne zaman sönüyorum?



15 Ağustos 2011 Pazartesi

ve kızlar iyidir..


çünkü bazen gitmek gerekir
bazen bizim bile gitmemiz gerekir..

ve evin seni bekliyordur
ve dostun seni bekliyordur
ve ailen seni bekliyordur

ve hatta kedilerim beni bekliyordur
ve sevgilim..

20 Temmuz 2011 Çarşamba

tek kalem..

çiçeklerin yemeğini verdim, kedileri suladım, akşamüstü bir soğuk biram ve ev keyfi biraz, taş duvarlarını seviyorum, beni bekliyor ve özlüyor.. sahilde ayaklarım kumlara batmış, taşa basmış, üşümüş, leş gibi olmuş, dansetmişim, seni, onu, herşeyi unutmuşum farketmez. mutluluğumdaki payının farkında oluşun güzel..

hmm, saati bilmiyorum, günü bilmiyorum, neredeyim bilmiyorum, kaç kadeh içtim bilmiyorum, üzerime bir uçuk mavi pike alıp bu rüzgarlı bahçede uyuyorum..

sakinleştiğimi hissediyorum, yine bazen günler biraz melankolik, yüzüm düşüyor, gücüm çekiliyor, içimden bir sürü soru sorup sıkıyorum kendimi, ektiğiniz tohumlar büyümüş farketmemişim, korkularım, paranoyam, güvensizliğim yiyip bitiriyor iyiliğimi, hoşluğumu,,yoksa hastalanıyor muyum yine diye düşünürken bir bira geliyor bardan, konuşmak istemiyorum, rayı mı var hayatın, otursun, nedir rayına oturacak olan? kıvamında olmak yeterli değil mi? kıvamı bu mu, değil mi?

sınavlar bitmiyor, eğitime devam, kendimizle ilgili halledeceklerimizin listesi bir kısalıyor bir uzuyor..

hep tekrar tekrar anlıyorum ki, kapılar açık, gidilebilir, dönülebilir.. kim daha orospu? senin kadınların mı, benimkiler mi?

sonuçta işim benim meditasyonum, ne kadar küçümsersem o kadar seviyorum. müziğim, kedilerim, gölgede masam, yoo toplamıycam, hayır süpürmiycem, yıkamıycam.. cırcır böceklerinin sesleri yükseldikçe beklentiler de büyüyor.. bunu da listeye ekliyoruz gezincin.. beklenti yok! , samimiyetsizlik ve hazımsızlık canımı sıkıyor, günümü bulandırıyor, ses veriyor, ayar çekiyor, acıtıyor, aşk, nefret, ne varsa kusasım var. cevap vermiyorum, sustukça kazanacağız çünkü..

evim benim tek kalem.. sonuçta..



3 Temmuz 2011 Pazar

kuş..



''derdim günüm bal eylemek ömrümü''

uçuyorum dostum, küçük evimin, büyük bahçemin, küçük köyümün, büyük dünyamın çevresinde, rüyalarda bile cennetteyim, ölsem gam yememlerle elele. inandıgımı da ınanmadıgımı da ardımda bırakıp yalnız yolumda biz gibi, bazen degıl gibi. sakin, huzurlu ve serin aksamların, tuzlu sıcak öğlenlerin gibi, bakmadan görmez bir sen, görmeden inanmaz bir bana rastlar bu taş yolda sanki, ruhlar, inler, cinler, periler gibi, gençecik, miniminicik gibi, sevdiğim renkler gibi, aşk gibi, annem gibi, dallar, sardunyalar, asmalar, sarmalar gibi, yemyeşil ve çooook yüksek gibi..

ayağım takılıyor, dizlerimin bağı çözülüyor.. öyle çok ama öyle çok gülüyoruz ki..

elim kadar örümceği selamlayıp, gözüm kara uykulara dalmak gibi.. böyle bir rahatlık, mutluluk, huzur, gülüş yok gibi, var gibi..

23 Haziran 2011 Perşembe

haziran..


aşık olduğu günü hatırlıyor. aşık olduğu her seferi hatırlıyor.
bu sefer elleri çamurlu, taş duvarına yaslanmış küçük evinin, kulağında uğultular, yüzünde keyifler var.

aslı ' evi toplayalım yoksa giderim ' diyor. tamam toplayalım.
koyunbaba türbesinde uyuyoruz o gece. dilekler, dualar, hayaller, renkli çaputlar ve rüzgarlarla.
kayıp deli kedi diyarı kırmızı bir evin kapılarında 2 sene önceden dost sesler geliyor..

yeni bir evin eşiğindeyim, asmaya dalıp hayaller kuruyorum,
dolmalar kuramıyorum ama hayallere dalıyorum..

haziranda hep çok mutluyum,

7 Haziran 2011 Salı

yeşil iyidir..


sardunyaların dibinde bitmiş aşk yeşili hatıra, pasparlark, sımsıcak ve öyle güzel ki..
kaç para kaç!
gel bana gel!
seneler geçer ve ben burda, bu esintili, manzarali bahçede, tanımadığım insanların yanında, isterim, ilk defa..
senle değil çocukadam, evet sarhoştum, çok hoştum, çok hoştuk,
macun gibi kopkoyu ve aşıktık.. ama geçti. şimdi yalnız olmak istiyorum bahçemde..
yemyeşil ve pasparlak,
bazen tatlı bazen acı olmak istiyorum..
kendimle, ve hep aşık olmak istiyorum.
yorganın altında çırılçıplak kaybolmak istiyorum.
alkolün ve bitkinliğin ve yeşilliğin ve sıcaklığınla yer değiştiriyorum. eski köyler, evler ve tezek kokusu gibi baki, sapasağlam duruşum.. yoksun.. çünkü yoksun.


tel bıyıklı kedi yarim
izin soldu bu gönlümde
usul usul, sessiz sakin
tohumlar hep ellerimde

bu ışıklı tepeler benim eserim.
kapısız evlerde büyüyen parlak yeşil ruhlardanım,
turuncu mika tabaklarda da sunulsan bana artık,
sensiz olacağım.

tarihinle varsın bebeğim,
ve yeşili sevişinle,
bahçemdeki tezekler gibi
yerin baki kalbimde

ciao

30 Mayıs 2011 Pazartesi



gezin.. bu kadar.. canım sadece kendime gezin demek istedi.. gezin.. öpmedim hiç..

23 Mayıs 2011 Pazartesi

ne guzel ?



ucmak guzel
yurumek guzel
anneannemin cilek hosafi ve nike coraplari guzel
kokorec, midye tava, incide profiterol guzel
asmalida dostlarla icmek guzel
kuledibi, cihangir, bebek guzel
arnavutkoyde kimse olmamasi bile guzel
kadikoy guzel
yurumek guzel
eski dostlarla eski tadi yakalamak guzel
yeni yeni barlarda sevmedigim muzikleri dinlemek guzel
gumuslugun beni ozlemesi
benim gumuslugu ozlemem guzel
mfo konseri guzel
ali desidero guzel
yurumek guzel
terkos guzel
acik mutfak guzel
esra, belen, dila, murat, gurkan, can, cagdas, derya, gokhan, yasar, özlem, yazgulu, irem, sevval, sarp.. guzel

hatiralarla barismak guzel


istanbul..
ucaktan indigimde yuzumde kocaman bir gulumseme,
ama donuste her zaman daha buyugu..


gorusmek uzere guzel,

13 Mayıs 2011 Cuma

a-ah..

güzel bir gece, uykuluk rakımla bilgisayarın önünde bağdaş kurdum.. beirut 'nantes'i söylüyor, volüm yüksek, ben dinginim. yemek yendi, bulasıklar yıkandı, evin kalanı leş gibi ama olsun, hayvanlar doyuruldu, Kişi kedinin artıklarıyla karafatmalar da doyuyor şu an hatta, bobi masanın altında uyuyor, bugün atölye çıkısı onu limon'a götürmedim diye bozuk bana sanırım.. yarın alırım gönlünü, bir haftalık yoğun çalışma arkası ben de bir perfect martiniyi haketmişimdir belki.. çok depresif yazdıkların diyorlar, bana niye öyle gelmiyor peki, aşk ve hayat hallerini ifade etmenin başka yolunu bilmiyorum, yazdıklarım melankolik olsun ne olur, beni yarın sahilde gördüğünde kocaman sesimle hikayeler anlatıyor, kahkahalar atıyor olacağım..

hayat en boktan olduğu anda bile çok güzel, kediye mama almayı unuttuğunda, dolmuşa zam geldiğinde, dam aktığında, dostların seni anlamadığında, annen sarhoş ve baban uzakta olduğunda, kardeşlerini özlediğinde, gidenlerin ardından yaktığın mumlar söndüğünde, sobanın da elektrikli battaniyenin de ısıtmadığı kış günlerinde, ağustos geldiğinde, kalabalıkta sevdiklerini seçemediğin günlerde, dinlediğinde, yalan olduğunu bildiğinde, terkedildiğinde, aldattığında, hiç umursamadığında, sonra a-ah bi baktığında, en acıklı, sefil halde aşık olduğunda, para bittiğinde, rakı bittiğinde..

olduğu gibi kabul ettiğinde, affettiğinde, af dilediğinde..

en mutsuz ve seslere ihtiyaç duyduğun gecede kesilen elektriğin seni üzemediği kadarsın..

11 Mayıs 2011 Çarşamba

başka bir yol..

genç, güzel, sessiz bir adam, rüyalarını gömdüğünde yeraltı canavarlarından korkmadan, ölümüne içer gibi geceyi, günü ve her saati, 'buralarda, evinden uzakta yok bulabileceğin birşey, ne aş ne de aşk' yazan eflatun bir kağıt parçası uçar evimin terasından....

hissiz omzum, ussuz başım
ben neden az kalmışım?
söyle kimle çoğalırım?

22 Nisan 2011 Cuma

oyun..


kaç kelime var ki,
peşi peşine sıralayacaksın ki,
neyle neyi, kimle kimi yan yana istedin ki,
kaç söz verdin ki geri istiyorsun?
ardı ardına nasıl dizeceksin de etkileyeceksin beni?
kulak kesileyim,
göz doldur diye..
kaç kelime var ki ?

16 Nisan 2011 Cumartesi

geldim, sevdim, gidiyorum.

güzelliğine güvenip girdin o kapıdan
saçların dağınık. sesin hep yüksekti.
dokunsan koluna kıvılcımlar çıkardı.
gece aydınlanıyor,
bir parça cennet için koynuna giriyorum.
cinnetimi bastırıp saçlarını kokluyorum.
ismini cismini unutup karanlık odanda buluyorum kendimi..
3 kare fotoğrafım şimdi ben,
geldim. sevdim. gidiyorum.

3 Nisan 2011 Pazar

kusura bakma..


kapat televizyonu. ışığı. müziğin sesini aç. rakı koy kendine bir kadeh. mutfak girince sağda. buz kalmamış kusura bakma. dün sobayı kaldırmıştım son 5 senedir olduğu gibi yalnız, ve 3 nisanda. kurumlar uçuşuyor bahçede lodosla. kusura bakma. kapat kadehin üzerini şu kitapla. naber. ne kadar oldu görüşmeyeli. nerelerdeydin. neden aramadın. gelmedin. çok mu soru soruyorum. kusura bakma. sahilde tanıdık bir evde uyandım bu sabah. geldiğini hissetmiş gibi hava kapkaranlıktı. şimşekler çakarken iskelenin yanında, çardağın altında kahkahalar atarak hazırlıyormuşum kendimi geceye meğer. aslında seni arzulamayan birinin öpücüğü kadar yavan bir geceye. sert mi konuşuyorum. kusura bakma. önce bir limonlu bira içiyorum beni koyduğun yerde. beni bıraktığın gibiydim, bulduğun gibi değil. yak kendini. elini, gözünü, dilini tutma. bırak yollar açılmamacasına kapansın. yataklardan yerlere kumlar saçılsın, duvarlar yıkılsın, yüzler kızarsın. bırak ben toplarım masayı. sen git artık. geç oldu. kusura bakma.

28 Mart 2011 Pazartesi

hepcennet

alışmanın da güzel olduğu anlar varmış.. bazen günler biraz buruk, ama geçiyor. defterler dolduruyorum her gece, ismi rüyama giriyor.. 'hepcennet'.. aynaya bakıp kendimi görüyorum, kendimi her görüşümde aklımda bu 'hepcinnet' ateşler yanıyor, ellerinizden tutup havalanıyorum. tuzlarım dökülüyor, çalıp söyleyip içiyoruz.. küçük hesaplar yapıyorum bazen, inandıklarımı ve inanmadıklarımı sayıyorum, küçük kağıt parçalarına yazıyorum alt alta, ellerimdeki yaralar iyileşmeden çıkmam insan içine demiştim.. insan içi cennet gibi, ben günyüzüyle taş sokağıma saptığımda aynada yine hephephep.. gündüz uykuma rüyalar giriyor uyanıyorum hatırlıyorum ama geçmiş oluyor.. peki, ne kadar geçmiş oluyor? ne zaman geçmiş oluyor ?

15 Mart 2011 Salı

kedi..


serince bir eylül günü miyavlayarak salona dalan aptal bakışlı, düşük göz kapaklı kedinin tek iyi yönü ne istediğini biliyor oluşuydu, burda olmak istiyordu.. defalarca kapının önüne koyduk, ıslattık, korkuttuk. gitmedi, hala burada, arkamda, pembe koltukta oturuyor, sadece onu sevmemi istiyor, ben de seviyorum.. her limanda bir sevgilisi olan, her girdiği eve izini bırakan, hep bir şekilde kendini hatırlatan kedi kılıklılardan kaçmış meğer. o bir kedi değilmiş meğer. gerçekten bu eve ait olsun istiyor muyum, emin değilim aslında,. kedi ol, derin numarası yapan yüzeysel hayat, kedi ol ki sana gülümseyeyim..

27 Şubat 2011 Pazar

bliss..

kimseyle seninle seviştiği gibi sevişmeyecek, kimseyle seninle dans ettiği gibi dans etmeyecek.

24 Şubat 2011 Perşembe

ne güzel ?


3 gündür yağmurun dinmemesi güzel
sağanak yağmurda eve yürümek, eve girmemek, bahçede dansetmek güzel
bikaç bira içip çukurbükte şimşekleri izlemek güzel
bi şişe blushla gelen dostlar ve arka bahçemde çimlere uzanıp güneşlenmek güzel
şarkı söylemek, dansetmek, içmek güzel
anlatmak, dinlemek, susmak güzel
esra'nın kısa ama dopdolu ziyareti güzel
aslı'nın şahane araba kullanması güzel
tekrar çalışmak güzel
fırtınada kavakderesi, partipanas, geriş yürüyüşü güzel
oya'yla artık rüyalarda bile kahkahalarla gülmek güzel
evimin etrafında koşturan 5 ineğin sesine uyanmak güzel
kalkmak, sobayı yakmak, kahvaltı edip çalışmaya başlamak güzel
sabah gazetelerimi almak, işten güçten ancak gece okuma fırsatı bulmak güzel
limon'a yaptığımız yeni mozaik masalar güzel
her gece, bilgisayarı kapamak, kapıyı kitlemek, pijamaları giyip yatağa girmek, kediye 'iyi geceler kedi', kendime 'iyi geceler gezin' demek güzel
kendimle ve hallerimle dalga geçmeye başladıkça gülüşün geri gelmesi herşeyden daha güzel..

14 Şubat 2011 Pazartesi

happy st. valentine..

parlak yeşil cinperi tuttuğunda ellerimi, sarhoştum, ahşap merdivenleri çıkarken düşünmedim, konuşmadım. sonrasında da konuşmayacaktım.
kendini görmez, ileri, geri, sağa, sola bakmaz, bir tek balık gözleri kalmış elinde. gittikçe aptallaşıyor mu gerçekten ? vişne suyunun sonuna votkayı basıp, müziği sonunu kadar açıp, heryerinde izinin ve kokunun olduğu evinde yalnız olmaya çalışıyor.. tohumlarım elimde, gideceksin elbet, çok uzağa değil belki ama..
en hakiki kuş karga gibi karanlıkta ışıldayan küçük şeyler bulup seviniyorum, eğleniyor gibiyim. sevdiğim sesler de olmasa kara karga gibi kararıyorum. bir buradayım, bir yokum. gün yüzüyle gülerim. gün yüzü zaman gibi, geçmek bilir.. hızlıca aldım elini avcuma, tohumlar sende şimdi. adını bilmediğim çiçekler, adlarını bilmediğim kadınlar gibi. bir açılıyor, bir kapanıyorlar. ben de kapanıyorum. kabuğumdan renklisi yok bana. en mutlu olduğum yer buysa, sar sarmala beni bu renkli kabuğa.. arafındaki sivrisinekler, sek votka, gece biter, uyurum. uyku değilse de gün huzurlu, günle doğarım..

''herşey yolunda, güzel şeyler hiç kaybolmaz, hepsi aklında..''

7 Şubat 2011 Pazartesi

huzur..


siyah uzun saçlı kadının dönüşümü huzurla eş anlamlı, ve eş zamanlı da..
huzur ki, sevdiğin adam evde olmadığında, rakı bittiğinde, hava buz gibi olduğunda, para olmadığında.. yavuz çetin sahil'i söylüyor.. elimi, kalemimi ve kalbimi bir alev yalıyor.. sonra serinliyorum..
saçlarım kısaldıkça huzur büyüyor. siyahtan pembeye önce, sonra maviye biraz ve en son sarıya evriliyorum..

25 Ocak 2011 Salı

ben üşeniyor ve boşveriyor olsaydım, önce evime gelmeye üşenirdim her gece..

18 Ocak 2011 Salı


o sarhoşluk.

o güzel ses.

o gülümseyen yüzler.

maskeleri düşmüş dost suretler.

kapayıp gözünü daldığında.

seni düşler.

seni söyler.

çığlık çığlığa..