21 Eylül 2011 Çarşamba

güldüren harman..


güldüren harman saati, günlerden pazartesi, en sevdiğim gün. yeni başlangıçlar gibi, rutini bunca seven ben,, niye en sevdiğim gün pazartesi, oysa okulu da hiç sevmedim ben.

eylülün ikinci yarısı en güzel zaman değil mi? çayın daha tatlı gelmeye başladığı günler.
karanlık bir odada oturduğumuzu görüyorum. gökyüzü de karanlık. bir içim aydınlık zaten, ama öyle bir ışık ki içimdeki,
gümüşköyde 54 kilo 925 ayar gümüş gücündeyim
29 ışık yılı gücündeyim
8 ak sakallı dede parlaklığında, ömrüm boyu yaktığım, ve ömrüm sonrası yakacağım tüm mumların alevleri gibi titriyorum, salınıyorum, söner gibi olup yine parlıyorum.

saate bakıp 22.22, 01.01, 15.15i gördüğünde sevdiğinin onu düşündüğüne inananlardanım.

günbatımında yüzdüm biraz. 2 genç aşık birbirlerinin fotoğraflarını çekiyorlar, güneş bir profil fotoğrafı aşkına tupturuncu batıyor.

yüksek bir yerden denize atlarsam, mesela tavşan adasından, suya düşene kadar ki 1.5 saniyede herşeyden vazgeçiyorum, sevgi yok, aile, dostlar yok, para yok, evim, olmayacak.. karamsarlık öyle güçlü ki, o 1.5 saniyede yakar seni. suya düşüyorum, sönüyorum..

kırmızı battaniyenin altın yılı,
turuncu tulumun altın yılı,
mavi saten sabahlığın altın yılı,
hasır sepetin, yeşil eteğin..

şimdi o duşa girecek,
ben müziği değiştireceğim.
bazen (!) herkes kendi derdinde.