3 Aralık 2016 Cumartesi

cebimdeki cennet



neyimiz var neyimiz yok ise bu kış kokulu salonda
bu okların , yayların ve ateşli silahların taş duvarında
yaşlanmış bir kazak gibi
tüyleri beyazlamış, küçülüp pörsümüş
ölmüş gitmiş, ama
aslında aramıyorum sigarayı
olma fazla yakında
belki yan odada.
şimdi sus.

izin verdiler ve yürüdük sahilde
herkes gittiğinde
3er saniye durdum beni öptüğün her yerde
tırmandığımız tepeler ve uyuduğumuz evlerden anılar
eski yazlardan yüksek hisler çalıyorum
yemyeşil bahçede paçalarını sürüyerek dolaşan kapkaranlık bir çocuk var.
şimdi konuş!

hala biraz soğuk, ama teşekkürler güzel bir kıştı.

sana biraz bizden bahsedeyim sevgilim
biz birbirimizi çok sevdik sanırım.
ve hepsi bu.
şimdi sus.

geçmişi geleceği ve tüm hisleri anlamak o 4 elementi anlamaktan geçiyordu.
4 alemin kelimeleri birleşti.
cümleler de hizaya geldi.
beklediğin gün, tün, an hepsi senindi.
şimdi konuş!

süslü cümleler belirip kayboluyor zihnimde.
vardır bir hikmeti
.
kıymeti yokmuş gibi sözlerin göz deviriyor sevdiğim.
arada gülümsüyor neyse.
bildiğim ve kaydettiğim tüm anların hatrına karşılaşıyoruz yine.
yine ve hep o rengarenk bahçede.
ama hem canlı hem ölü sanki son deminde.
uzadıkça cümleler unutuyorum seni ve bana yaptığın ilk yemeği.
kızıl pembe bir romansın ortası, keşfedilmemiş bir koy ilk gençliğimden.
manzaraya sırtın dönük kalkıp ayağa sarılmıştın bana.
güzel şeylerden konuşmuştuk sanki.
ilk ve sondu belki.
gerisi hep benim cennnetim.
cebimdeki cennetim.
senin hiç bilmediğin.
susalım şimdi.