13 Aralık 2012 Perşembe

ev..


her günü ilk gün, her baharı ilk bahar sandım. melengeçin dallarını sallayan her esintiden sonra fırtına kopacak.. ölü kuşlar kuş cennetine, esir insanlar kuş kafeslerine girecekler.

ağırdan aldım, kendi kendimi sakinleştirmek için, bir yerde yarım saatten fazla oturabilmek için.. çivi çiviyi söksün diye, sevmediğim bir ruh hali, sevmediğim bir içkiyle akıp gitsin diye..

sanki yeni doğmuşum. beni bir tepeye çıkar,pekmez otları, karabaşlar, sarı papatyalar, körekler, biraz su, biraz rüzgar olsun. sonra beni arabanın arka koltuğuna yatır, bugün yeniden doğdum bu sarı kahve maki cennetime, sorularına cevap veren bitkilerle, mutluyum, uykuluyum.

beni güneyin yazı, kuzeyin kışı, kutubun ıssız güneşi, bana tutulan ay, benim tutulduğum ay, madden ve manen hiçbir şey gümüşköyün en soğuk yeri kadar üşütmeyecek, seni de gözlerini kör eden temmuz güneşi gibi ısıtmayacak..

bir, benim.
iki, benim.
evdeyim.



25 Temmuz 2012 Çarşamba

ada





şimdi kumlara uzanacağım, çimlerde yuvarlanacağım, körkütük sarhoş olup kime, neden baktığımı, dokunduğumu unutacağım.
sen de öyle yap.
son nefesi çeken hep ben miyim, el kadarken de böyle miydim?
al bu ada senin olsun artık.
ben gidiyorum günüm, güzelim.
buradan değil ama, sen değilsin burayı sevdiğim yer yapan.

burada görmez oluyorum.
görmemek değil, duymamak istiyorum.
kıs sesini şu suların, ağaçların, kadınların.
bak yine ısınıyorum..
hızlanıp, koşup yetişiyorum beni ilk öptüğün yerden kalkan gemiye.
ben bu tatlı, bu sıcak, bu serin, bu sakin, bu umursamaz, bu deli adadan gidiyorum.
ben bu orospu adadan gidiyorum.

2 Haziran 2012 Cumartesi

gümüşlük postası 1. sayı arka sayfa




….gumus sularini ruzgarini hatirlatiyor tadin
     muzigi duymuyorum artik
     safak isiklarina kadar dansin
     uyaninca sen hala kralsin
     ve ben de senin tacin…..

Bodrum da olma Istanbul da dogmayim..
Senelerce adamina gore Bodrumluyum ya da Istanbulluyum diye cevap verdim nerelisin diye sorduklarinda.
Bu yazi benden isteneli 5 gun oldu. Bilemedim nasil baslayacagimi. Simdi sahilde 2 ilgin arasi bir hamakta uzanmisim, denize girmis, gunes batarken sahilde uyuyakalmisim, bir soguk birami dostlarimla icmisim. Yazmak icin uygun bir zaman.
Yarimadanin butun koylrinde yasadim neredeyse. Gumusluk’u kesfetmek.. yok, kesfetmek degil, Gumusluk’e gelmek 8. yasima denk geliyor. 89 ya da 90’di annem Bati’da calismaya basladi.ortakent’te yasiyorduk o zaman, gelip gitmek zor oldugundan Gumusluk’te kaldik o yaz. Belediye kahvesinin arka tarafi kamp alaniydi, eski tip 2 odali bir cadirimiz vardi. Bir odada anne, min, ben, bir odada arkadaslarimiz kaliyordu. Kapida kucuk tup, benim pembe bisiklet ve kucumuz Maruf.. birkac sene once Gumussu nasil takiliyorsa ben de oyle takiliyordum iste. Gunduz deniz, aksam Bati’da yemek, sonra musteri bebelerinden bir yandas bulup locada ki yastiklarda saatlerce debelenmece ve uyku..

….kucuk prens ve cin’i de gumuskoyun tas sokagi paklar artik. Ya da girer bir agac kovuguna uyurum ilk nergislere kadar. Uyumak icin yaratildim oyle degil mi?....... (ocak 2005)

Bati’daki 2. senede “locman” da kaldik. Simdiki dolmus duraginin asagisiydi. O sene deve Ali’yi kesfettim. Simdiki Cadi’nin karsisinda dururdu, 100bin liraya ordan Gonencyali’ya kadar gezdirid getirirdi sahibi. Gun icinde 5. kez deveye binmek icin para dilenirdim annemden.
O yazlardan birinde Flowers ’68 vardi, Amon’un yanindaki beyaz ev. Kac kisi kaliyorduk hatirlamiyorum. Bahcede sahne vardi hergece calardi bizimkiler. Min, Semih, Melih, Raci, Deniz, Omer.. O yaz gelen musteriler hala gorustugumuz arkadaslarimizdir.
Zaten guzel gecen cocuklugumun Gumusluk’teki en guzel zamanlariydi galiba..
Sonra Belde Pansiyon (hera rest.) .. 11-12 yaslarindaydim galiba. Yine cadirda kaliyorduk, olursa bos odada. O yaz sevgili dostum desen girdi haytima. Gunduz snorkelle gumusluk sulari, aksam bir asagi bir yukari sahilde.
Ama her zaman en guzeli kislardi. Bir kisi yine komun halinda tasev de gecirdik (simdiki Amon) desen’le Cukurbuk’e, koyun guney ucuna kayaliklara, Kocadag’a uzun yuruyusler yapardik, gece de emraz’i acar buyuler yapardik. Kardak krizi de o gunlere denk gelir. Yunan once bizi vurur diye koyde karartma yapilmisti.
Sonra Omer ve Deniz Cukurbuk’e yarimadanin en guzel evine tasindilar, sahilindeki kucuk taseve de Huseyin. Boylece Cukurbuk gunleri basladi. Yilbasi partileri, muzik odasi saatleri, dalgalarla bogustuktan sonra ogle uykulari, Huseyin’in tabaklari kirip ekmekleri calan gelincikler. Nese, Selo, Gulbin, Paris.. o guzel gunlerin birinde Yunus dogdu..

….kacar gibi sigindigin gumus sular gozunu aliyor ama kulaklarin hep orada. Seni yeniyor, ezip geciyor o siyrildigini sandigin ruh halleri. Yanilmak!.. ayiplamak, sonra alisip devirmek kafayi yastiga. Neden bu tahammulsuzluk, ne ara oldu, kim yaratti? Burasi sandigin kadar buyulu degil mi ne?....  (subat 2005)

Sonra Gumusluk’e ara verildi biraz, 2 sene Golkoy’de yasadik.
’98 de Peksimet’e tasindik.. ben 16 yasindaydim, butun derdim Bodrum’da olmakti.
Is ve lise biterken sakinledim koye dondum.. Yine yazlar Hasmet, Masal café, Sardunya, Limon, Ozak, Peksimet, Cukurbuk arasinda gecti.
Mutlu oldugum yerlerde sevdigim insanlarla cok guzel zamanlar gecirdim.
Arkadaslar ve asklar geldiler, gittiler.
Bir baktim ben hep burdayim..
Universitenin 2. senesin de 6 senedir oturdugum evimi tuttum. Mezun olup dondugumde aslinda nerde yasamak istedigimi bilmiyorum. Istanbul’a gidebilirdim, gitmedim.
Iyi ki gitmemisim..
2 odali, cardakli, kocaman bahceli evimde guzel kislar gecirdim.
Aksam isten donulur, soba yakilir, yemek yapilir, orgu orulur, tv izlenir, 11 olmadan uyunur. Cumartesi geceleri Bodrum.. Pazar gunleri, biraza gunes varsa sahilde birikir arkadaslar. Bebeler buyur, hava kararirken bir iki bira icilir. Birkac tanede somine basinda. Sonra motora atlayip evime. Yalniz oldukca daha da yalniz olmak istersin..
Bu yaziyi bitirirken de evimin bahcesinde oturuyorum. Gumuskoyumun cazibesini yitirdigi bazi zamanlarda da oldugu gibi kucuk tas evime cekilip uzaktan bakiyorum yine..

…..gunler geciyor hava hala cok sicak. Elimin tersiyle itiyorum canimin istemedigi herseyi. Savas. Kimseyle degil kendimle. Ama cok uysal karsimdaki ben . oyle ki uykum geliyor..sarilip kendime ruyaya daliyorum. Hoscakal deme zamani gelmis ruyamda. Gumus sakinlige yalniz bir veda. Icimi isitiyor o turuncu gunes. Gunduz isiginin yaktigi kral yolu taslarina oturup hayal kuruyorum..
simdi.. ve sonra.. benim ruhum hep orada… (eylul 2004)

19 Mayıs 2012 Cumartesi

DÜŞ YOLLARI..

kadim zamanlarda, ilk tanrılar yer, gök ve ezeli su kadim dostlar idi.
tatlı su ve tuzlu suyun karıştığı yerde evren ortaya çıktı. insan, dünyevi kilden, ve tanrının kanından oluştu. tüm tanrılar bir oldu, insana üfleyerek ona canını, ruhunu verdi.
düş zamanda kuruldu dünya. düş zamanı varlıklarının geride bıraktığı söylenen izlere düş yolları dedi insanlar..

kendi düş yollarında yürürken kendi tanrılarını bulan nice kadim dostumla buluştum rüyamda. vişna'ya, krişna'ya, ra'ya, buda'ya, pachamama'ya, tao'ya, kaos'a, dionissos'a, hep ve en güçlü zeus'a inandım.


puta taptım.. evime, annemin mavi sabahlığına, babamın fotoğraflarına, minşanın neyine, sevgilimim saçlarına, kedimin bıyıklarına, babaannemin yüzüğüne, anneannemin altın dişine, aslının çiçekli elbisesine, akşamüstü bir soğuk biraya, gelmiş geçmiş tüm süper kahramanlara..

düş yollarında, neye inandığım, kimi sevdiğim beni anlatsın diye, çamura inandım, ona şekil verdim, ruhumu üfledim. ateş nefesli kadınlar düş yollarınızda dansetsin diye dilekler diledim..

26 Mart 2012 Pazartesi

masal..

doğumun kutlanmadığı zamanlarda ve diyarlarda doğmuş gibi çakmak gözlü güçlü bir erkek,
aidiyetin ve adanmışlığın tanınmadığı diyarlarda ve zamanlarda büyümüş, danseden bir kadın,
elele yelken açar bir ceviz kabuğundan sandalda,
gümüş sular karışır,
adalar kıpırdanır,
gün batar. gökyüzünün rengi de, şarabın tadı da, kadının hissi de kan gibi acı bir kırmızıya döner..ki kırmızı adamın en sevdiği renktir aslında ..

8 Şubat 2012 Çarşamba

o yüzden..


''MAN'' lık... o yüzden.

annenin manlıkla ilgili söylediklerini hatırla. sevdiğin adamı/kadını niye sevdiğini hatırla. en sevdiğin şeyi yapmadan uyuyamazsın diyor. kimseyi araya sokamayacağın kadar sevdiğin şeyler vardır ya.. vardır. en sevdiğimiz şeyleri yapıp uyuyoruz biz de..

huzur... o yüzden.

şimdi kafa yormayalım. anlayacağız. ama çooook sonra..

hak... o yüzden.

en sevdiğim kelime 'müstehak'. neyi hakediyorsan o. ne yiyorsan, ne oluyorsan, kimi seviyorsan o..

zeka... o yüzden.

akıl, olanı olduğu gibi görebilmektir, fazlası değil.

tutku... o yüzden.

iyiliğini(zi) anlamayacak(lar), hep dahasını isteyecek(ler).

gitmek... o yüzden.

yeni bir yerde bambaşka birisin. yerleşikten, yerliden farklı. gittin, ve bambaşkasın. yeni iyidir, başka ve dikkat çekicidir. yenilen!


bilmek ve hissetmek arasındaki farkı tartıştı benimle.
o biliyordu.
ben hissediyordum.
''hissetmek bilmektir'' dedim.
''2-1 öndeyim..''

9 Ocak 2012 Pazartesi

özel olduğunu hissetmeyen birine ne verebilirsin ki? sıradan olduğunu unutan birine ne verebilirsin ki?

bazen, köyün ruhuna dokunmak istemediğin anlarda, ve unuttuğun diğer şeylerde, hayat belirir.
sinsisin hayat.
ve sinsiliğinle öyle güzelsin ki..

ve güzelliğin öyle sıradan ki..

durduğum, yaşadığım yerden baktığımda, senin gördüğünden, ve senle benim beraber gördüğümüzden başka birşey görüyorum.

düşünüyorum,

özel olduğunu hissetmeyen birine ne verebilirsin ki?
sıradan olduğunu unutan birine ne verebilirsin ki?