18 Mayıs 2010 Salı

kendini yalnız, mutsuz ve çirkin hissettiğinde giyinirsin ya. güzel beyaz bir elbise, kırmızı ruj, biraz far, en sevdiğin deri sandaletler.. saçlarını hiç yapmayacağın bir şekilde toplar veya açar aynanın karşısına geçersin.. bir 1o dakka yeter, cıkarır atar onları bir kenara çizgili geceliğinin üzerine annenin mavi saten sabahlığını geçirirsin, bir bardak çay, bikaç ceviz.. dışarsı serin, kapı pencere heryer açık. ben de serinim. annemin bir fotografı var. degırmendere de balkonda durmus. arkada denizde 2 3 kayık var. annemin üzerinde bu mavi sabahlık var. kahkülleri var bi de. o kadar güzel ki. tam da benim yasımda muhtemelen..
aynaya bakıyorum, yoo lady değilim.. hüzünlü? yoo hüzünlü de değilim ben. hüzünlü numarası yapıyorum sadece. lady blue değilim su durumda.. o zaman niye heryer bu kadar mavi?

atölye sonrası yalıya indik aslı yla.. kendimize asla yemememiz gereken bir yemek ısmarladık. tarçınlı limonata içtik.. çiçekçiye uğradık. 4 fide aldım. adlarını bilmediğim bir turuncu bir sarı ve bir pembe çiçek aldım, ve fesleğen.. eve dönüş yolunda kır mahallesinde, tam da kahvenin önünde yine niye yerlere yattık gülmekten belli değil..

verimli bir gündü evet.. serkan ın tabelasına sonunda basladım. turkuvaz, lacivert, beyaz.. güzel olacak. candan ın yılan hikayesi olan peynir tabaklarına kuşlar boyadım. güzel oldu, içime sindi. bugün esra yoktu, sesi sonuna kadar açıp muse dinledim. yarın fırın yanacak.. artık işlerin fotolarını çekmem gerek. çok birikti.

Hiç yorum yok: